29 Nisan 2014 Salı

Yine Düşerdim Yola (Take 1)

Yolda doğan ve sadece yolda ilerleyerek bir kuşağın değişiminin öncüsü olan, Denver'ın Adonis'i Neal Cassady'i anmak için 11 Nisan gecesi twitter üzerinden yaklaşık 200 kişinin katılımıyla canlı olarak yazılmıştır. Çok parçalı yapısından ötürü birleştirilmesi çok güç olduğu için ilk versiyonu demo şarkılar gibi “Take 1” olarak adlandırdık. Gelen önerilere göre yapılacak değişimlerle birlikte ilerleyen aylarda ismi aşamalı olarak Take 2,Take 3, Take 4 olarak değişebilir…
Yola düşmek için bu kadar çok nedenimiz olduğunu anımsattığınız için teşekkürler.



YİNE DÜŞERDİM YOLA (TAKE 1)

“Ardımda hamile bir sevgilim olsaydı yine düşerdim yola ama kafamda bunca acı varken kıpırdayamıyorum bile.
Ardımda mutlu bir an bıraksaydım yine düşerdim yola ama içimde bunca kirli yalnızlık varken kıpırdayamıyorum bile.
Ardımda bir ceset bırakabilecek olsaydım yine düşerdim yola ama kendi cesedimi taşıyorken kıpırdayamıyorum bile. “(NEAL CASSADY)
Neal Cassady için yine düşerdim yola.
N.C bu şiirin gizli kahramanı, Denver'ın Adonis'i için!
Jim Morrison gibi Beat etkisiyle 27 yaşında özgür bir şekilde yolda ölebilmek için yine düşerdim yola.



Neal, Allen, Jack, William gibi kutsal ve bir o kadar da sıkı dostluklar için hep yolda olmak ve hep yalnız kalabilmek için yine düşerdim yola.
Esridiğim anda Neal, Jack, Allen ve ismini sayamadığım muhteşem insanları görebilme hevesiyle yine düşerdim yola.
Aklımın arabalarının her nerede benzini bitse ve sen bir adım ileride yirmi dört saat açık bir kafe olsan yine düşerdim yola.
Dadaist, egzistansiyalist, anarşist, sürrealist, nihilist, enternasyonalist ya da ressam olsaydım yine düşerdim yola.
Müziğin beş gün beş gece susmadığı festivallerden birinde, 72 saatlik uykusuzlukla adımı bile çıkaramayacak kadar sarhoş olsam yine düşerdim yola.
Sonsuzluğu bulmak için senin bir vizyonun ya da onun bir vizyonu var mı diye tüm ülkeyi arabayla 72 saatte gezmek için yine düşerdim yola.
1969’da Woodstock’ta olsam yaşanan onca heyecandan sonra yine düşerdim yola.
Woodstock ruhunu yitmiş milenyum şehirlerinin moda kusan caddelerine taşımak için yine düşerdim yola.
Birlikte ayakta durduğumuz gibi birlikte düşmemek ve 68'de yarım bırakılanı tamamlamak için yine düşerdim yola.
Sene 70'lerse eğer, yinesini yemişim kesin düşerdim yola.
Bağıra bağıra özgürce, insanların ne düşündüğünü önemsemeden HOWL kutsal metnine yeni ufuklar açma adına yine düşerdim yola.




Bir gün Supertramp gibi Alaska’ya gidelim desen, "hayır" derdim ama “hiç beklemeden hemen şimdi yola koyulalım” desen yine düşerdim yola.
Sonumun Into the Wild'daki gibi olacağını bilsem bile yine düşerdim yola.
Alexander Supertramp gibi öleceğimi bilseydim yine düşerdim yola.
Uzunluğun ve yoksunluğun daha tanımlanmadığı delirmişliğimle; tüm şehirler, su damlaları evimdir. Tüm kutsalların peşinde yine düşerdim yola.
Gerçek "kutsal" arkadaşlıklar bulabilmek için yine düşerdim yola.
Alsancak'ta, Kadıköy'de, Sakarya Caddesi'nde son parama kadar içip sarhoş olduktan sonra meteliksizliğe övgüler yağdırıp yine düşerdim yola.
Yüksel Caddesi’nin kaldırım taşlarından daha değerli değiliz hiçbirimiz, rüzgar nereye eserse oraya doğru yine düşerdim yola.
Şu hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın nisan yağmurlarına inat, çantamda en sevdiğim şiirlerle, meteliksiz yine düşerdim yola.
Melek kafalı hipsterları Beat’le, varoluşun melankolisini Woolf ile, yabancılaşmayı Camus ile keşfetmek için yine düşerdim yola.
Blues ve bebop tınılarını içimde hissetmek amacıyla diğer kutsal metin Kaddish ile birlikte yine düşerdim yola.
Her adımda, her şeritte, bir şeyleri terk ettiğimi hissetmeye devam ediyorsam eğer yine düşerdim yola.
"Tutunamayanlar" olarak ve güneşin doğuşunda mutluluğu bularak, şiirin kendisiyle sarhoş olarak yine düşerdim yola.
Marifet hedefe varmak değil yolda olmaktır, der ve yine düşerdim yola.



İnsanın sonu vardır ve bu dünyada her şey aynıdır ve bunu bilmek ölesiye sıkıcıyken kendi ütopyamı yaratmak için yine düşerdim yola.
Yol güzeldir, yolda olmak ise ütopik güzelliğe sahiptir.
Ütopyaya gitmeyecek dâhi olsa, yine düşerdim yola.
Normlarla, kabuslarla ve parıltısını kaybetmiş kutup yıldızının enkazıyla inşa edilen distopyada dans ederek yine düşerdim yola.
Ne aradığımı bilmeyerek yine düşerdim yola.
Dionysos'un bağlarını da bulsam, şiirle sarhoş da olsam orada, yine kalamazdım… Esrik kafamı alır ve yine düşerdim yola.
Baudelaire'in şarabı mı şiiri mi yoksa erdemi mi seçtiğini bulmak için yine düşerdim yola.
Cebimde sadece bir şişe şarap parası olsa yine düşerdim yola.
Pahalı şaraplara inat ucuz şarapların safında yine düşerdim yola.
Dertlerim artık şarapla boğulmuyor, belki yollarda kaybolurlar diye yine düşerdim yola.
İki bira içip sohbet edecek kimse kalmayacak dostum, diyen bir dostum olsaydı yine düşerdim yola.

Sadece konuşup masa başı enteli olmamak için psychedelic düşlerimin peşinden gitmek üzere yine düşerdim yola. Hayat sokakta!
Düşmüş hostellerde kahvaltıya LSD’yle başlayan arkadaşlarla ayıkken psychedelic düşler görmek için yine düşerdim yola.
Bekaret kemeri takmış gelin hiç çıkmamış yola, sarhoş olmamış, ağız dolusu küfür etmemiş, onun için yine düşerdim yola.
Hiç bahis vermediğin o yol zaten senden, içinden geçiyorsa yine düşerdim yola.
Otostopla ulaştığım Adapazarı'ndan sıkılıp dibine kadar yorgunluğun ve hastalığın pençesinde bile olsam, yağmura inat yine düşerdim yola.
Trenle Doğubeyazıt yolculuğunda soğuğa direnerek, Artvin'de kaçak bir viskiyi yudumlayarak Tiflis'e gitmek için yine düşerdim yola.
İlk defa gittiğim Bartın'da iki yıldızlı bohem ve leş bir otelin camından her şeyimi kaybettiğimi düşünsem bile yine düşerdim yola.
İnsan soyuna mensup olmaktan suçluluk duyduğum için Jack'e selam edip yine düşerdim yola.
Doğanın izbesinde yalnızlıktan üşüdüğümde, meditasyonuma Gary Snyder'in sonsuz bilinci eşlik etsin diye yine düşerdim yola.
Çekip gitmek için buralardan birçok kez tercih ettiğim gibi yine düşerdim yola.
Sonunda başladığım yere döneceğimi bile bile yol üzerindeki o güzellikleri görmek için yine düşerdim yola.
Şehrimin kaldırımları izmaritten imal edilmiş mezarlık, nikotin içerikli tükürüklere bular küfrümü ve yine düşerdim yola.
Yeniden doğmak için yine düşerdim yola.
Her sabah yine düşerdim yola.
Bazen yol çağırır yine düşerdim yola.




Durmadan doğuya doğru gidip saat farkını peşine takarmışçasına uzaklaşıp zamanı yormak adına yine düşerdim yola.
Zamanı okşayabilenle yine düşerdim yola.
Yüksek bir uçurum bulabilmek için yine düşerdim yola.
Ipıssızlığımızın görünmeyen siyahımsı mavisiyle yeryüzünü örtmek için yine düşerdim yola.
PC’yi kapatıp, kitaplarımı elden çıkarıp, şiir yazmayı bırakıp yine düşerdim yola.Çünkü şiir sokakta, çünkü şiir yolda!
Çünkü olmam gereken yer yol olduğu için.
Çünkü hayaller, uğruna yıllarca yürünecek kadar güzeller
Çünkü yol bitmez. “O sadece labirentin duvarıdır.”
Çünkü yol, evimizdir.
Yalandan da olsa bir umut için yine düşerdim yola.
İçinde bulunduğum özlem duygusunun nereye gidersem gideyim geçmeyeceğini bilsem bile yine düşerdim yola.
Ne yol var gidilecek ne bekleyen! Ne uzak bir şehir çağırır beni ne de ben giderim.
Bir yol olsa belki yine düşerdim yola.
Sonunda ölebilmek uğruna yine düşerdim yola.
Alkolle gelen anlık yoğunlaşmaların güzelleştirdiği insanı bulmak için yine düşerdim yola
Anlamlı bir yalnızlık için yine düşerdim yola.
Herkes yürürdü, ben yine düşerdim yola, kanatırdım çocukluğumu.
Converse'in eskisi makbuldür diyen dostumu haklı çıkarmak için yine düşerdim yola.
Gitmek, sürekli gitmek, vardığım yerden de gitmek için yine düşerdim yola.
Adam sen de demez yine düşerdim yola, bir şeyleri değiştirmek uğruna. Değiştirirdim de…
Gereksiz insan kalabalığından kaçmak için yine düşerdim yola.
Zerre kadar bir ışık görsem, aldırmadan solgunluğuna günün yine düşerdim yola.
Echoes dinlemek için yine düşerdim yola.
My Way açıp yine düşerdim yola.
Bir The Doors açar yine düşerdim yola.
Nirvanaya ulaşamasak da Nirvana dinleyerek yine düşerdim yola.
Emek Sineması'nda The Wall izlemek için yine düşerdim yola.
“Is there anybody out there?”



Yine düşerdim yola, tekrar bir şeyler kazanmak isteseydim.
Ben sokak kızıyım, iflah olmaz bir serseriyim, tehlikeli bir kanun kaçağıyım…
Kadın olsam da yine düşerdim yola anlatacaklarım var!
Beni ne beklediğini bilmesem de yine düşerim yola.
Özgürlüğün kucağında var ile yok arasında kaybolmak için yine düşerdim yola.
Gözlerimi kapatıp karanlığa atılacak olsam da yine düşerdim yola.
Gördüklerimin, çantamdaki kağıttan rulolara sığmayacağını bilsem de; mürekkebi bitmiş kalemime inat yine düşerdim yola.
Her dibe vurduğumda yine düşerdim yola. Çünkü yol, elini dipten uzatır.
Düşmeyi kendime huy edindiğimden ve çok öfkelendiğim için geçmeyen yaralarımla yine düşerdim yola.
Düştüm! Yine düşmek için yine düşerdim yola.
Yine kaybetseydim yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola yaşadıklarım gibi, mutluluğum gibi, bitişi olmadığı için, sonsuzluk için…
Yine düşerdim yola alıp başımı gitmek… Atsız arabasız… Alıp başımı düşlerin çıkmazından, karışmak taşa toprağa...
Bu hikaye bir çıkmaz sokakta bitene kadar durmak yok, der yine düşerdim yola.
Bana aşk, para, inanç, şöhret, adaleti verseler de yine düşerdim yola hiç düşünmeden.
Yine düşerdim yola, sayısız aşklarım olacak erkeklerim-kadınlarım ama hep kendim olacağım. Yaşamaktan sarhoş, başına buyruk, hercai
Belki de rahat rahat ağlayabilmek için yine düşerdim yola.
Kör olsam, duymasam da yine düşerdim yola karanlıktan aydınlığa doğru.
Nereye gittiğimi bilmesem de sadece gidebilmek için yine düşerdim yola.
Dünyadaki son günüm olsa yine düşerdim yola.
Özlemek için yine düşerdim yola.
Romanlarımla evlenip çocuk yerine kısa hikayeler edineceğim bir yer bulmak için yine düşerdim yola.
Gördüğüm kara yıkıntıları olsa da hayatımın yine düşerdim yola.



Gecenin bir vakti, ayaklarım çıplak "Çok yürüdüm, biraz dinleneyim. Sabah erken kalkar devam ederim" der yine düşerdim yola.
Gereksiz işlerde ömrümüzü tüketip daha fazla tüketme arzusundaki beton yığınlarından kaçmak için yine düşerdim yola.
Yalnız ağaç, çürüyen çiçek, kızgın toprak, kırgın böcekler, doğmamış ay ve yoldaki benle birlikte yine düşerdim yola.
“Every day there's a boy in the mirror asking me. What are you doing here?'” der ve yine düşerdim yola.
Oluk oluk akan hayallerimi bulmak umuduyla yine düşerdim yola.
Eskitip çevremi, yeniden hiç kimsenin kim olduğumu bilmediği bir yer bulmak için yine düşerdim yola.
Toplumdan kaçıp kendimi bulmak için yine düşerdim yola.
Kendimi tek yakalayabilmek kim olduğumu en gerçek halde görebilmek için yine düşerdim yola.
Kendilerini yola yolcu ilan edenler dizlerinin üstüne çöker miydi bilmem ama adımı kayıp ilanlarına misafir eder yine düşerdim yola.
Kendimi tekrar etmemek ve farklı rotalarda esrimek için yine düşerdim yola.
24 saat yürüdükten sonra, sahip olduğum tek şeyi, kendimi yanıma alıp yine düşerdim yola.
Hiçbir şey için de yine düşerdim yola ya da sadece yol için.
Bir yere ait olmaktan öte ayak izlerimi bırakmak için her köşeye yine düşerdim yola.
Uzak diye bir yer yoktu aslında, sadece yol vardı ayaklarımızın altında bizi bütünüyle saran. Masmavi bir hüzün vardı yolda
Baktım olmadı düşerdim yola, yine mi olmuyor yine düşerdim yola.
Olmayan kalsın ben durmaz düşerdim yola.
Zihnimin karanlık dehlizlerini ateşe verip yine düşerdim yola.
Boş cüzdan, bitmiş şampuanla olsa bile yine düşerdim yola.
Karanlıktaki aydınlığın yükselişi için yine düşerdim yola.
Her yitirmemde bilgeliğimi yine düşerdim yola. Çünkü doğacak tekrar yollarda.
Yol almak için değil, yolda olmak için yine düşerdim yola.
"Varmak" için değil, yine yeniden dinmeden tekrar ve tekrar "var olmak" için yine düşerdim yola.
Gök delinse de sağanak yağmur altında, inadına sızlatan garip rüzgar uğruna, alkolizme yeni cümleler teslim etmek adına yine düşerdim yola.
Akıntıya kapılmış minik bir balığa kapılmak için yine düşerdim yola.
3 adet vesikalık fotoğraf, 1 adet ikametgah ve ilmuhaberi olmasa da yine düşerdim yola.
Sularım bulanık, gecem karanlık, rüzgarım ters ve rotam belirsiz bile olsa yine düşerdim yola.  Çünkü döner talih yolun bir yerinde ansızın.
Bu hikaye bir çıkmaz sokakta bitene kadar durmak yok, der yine düşerdim yola.
Hiçbir şeyim olmasa da yine düşerdim yola
Haydi gerçeği çekelim içimize, akciğerlerimiz yansın sadece şu an var.

Arkamda çok aşık olduğuma inandıran bir sevgili bırakacak olsaydım yine düşerdim yola.
Arkama, geçmişe, geleceğe bakmadan sadece anın önemini bilerek yine düşerdim yola.
Arkamda pek çok şey bırakacak olsam da yine düşerdim yola.
Sonsuzluğa açılan kapıdan geçebilmek için, varoluşumun gerçekliğini kendi ellerimde boğsam bile yine düşerdim yola.
Mülkiyet kavramını yıkmak için yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola, çünkü aidiyet hususunda sıkıntılarım var.
Kumların bir daha ayaklarımı hiç ısıtmayacağını bilsem de yine düşerdim yola.
Bir gemiyi bekliyor olsam bile aklı karışık savruk bulutlar gibi yine düşerdim yola.
Beklemeyi durdurabilseydim eğer yine düşerdim yola.
Tüm diktatörlere, tüm homofobiklere, tüm inançlara kafa tutmak için yine düşerdim yola.
Tüm devletlerden, tüm sınırlardan ve bütün ideolojilerden kaçmak için yine düşerdim yola.
Popüler kültür itlerinden kaçmak için yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola, yol çağırdığında, sorgulamadan, beklemeden, güzel bir şarkının uğurlamasıyla…
Bana ait olan bir yerlerde deneysel kısa filmler çekmek için yine düşerdim yola.
Ölmeyi öğrenmek için yine düşerdim yola
Ölümü hissetmek için yine düşerdim yola
Ölümün bana daha çok yaklaştığı noktada bile yine düşerdim yola.
Sırf hayatta olduğumu hissedebilmek için yine düşerdim yola.
Bir yolunu bulup yine düşerdim yola.
Doğum günlerinin bir anlamı yok yarın öleceğimi bilsem yine düşerdim yola.
Çince mi kolay yoksa yaşamak mı diye sorup yine düşerdim yola.
Sırf hayattan kaçabilmek için belki de mutlu olmayacak olsam bile yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola, aşina yüzler sırt çantamda dağılmış kuru tütün yaprakları arasında silinecek olsa da.
Sakura zamanı evime döner, özgürlüğün kanatlarının kiraz çiçeklerinden yapılışını hatırlar ve yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola, “git” demeden hemen önce
Evet yine düşerdim yola “gitme” demeden hemen önce.
İşte öylesine yine düşerdim yola. Yol yazgılı,yol yaşanacak.
Öykü kadar gerçek,meltem kadar hafif,kuşlar kadar özgür,bir damla gözyaşıyla yine düşerdim yola.



Tibet'e ya da Alaska'ya mesela. Medeniyetten, ışıktan bile uzağa. Sokaklarda bağıra bağıra şarkı söylemek için.
"Olduğumdan" kaçmak için yine düşerdim yola.
Bütün normları reddetmek için yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola hiç bir şeyin değişmeyeceğini bilsem de.
Yine düşerdim yola okyanus mavisi günlere ulaşmak uğruna.
Tüm devletlerden, tüm sınırlardan ve bütün ideolojilerden kaçmak için yine düşerdim yola.
'Özgürlük' sesleri arasında kıvılcımı yeniden uyandırmak için, yine düşerdim yola.
Ait olmak ideolojisini temelinden söküp atmak gerektiği için, özgürlük kavramını yeniden ve yeniden hissedebilmek için.
Yine yenilmek için, biraz daha pişman olmak için ama en çok da hayallerimi büyütmek için.
Adını ve dilini hiç bilmediğim bir ülkede ölmek için, sürüden uzaklaşmak için,
Ve gerçek özgürlüğü bulabilmek için yine yine düşerdim yola.
Gerçek beni ortaya çıkarabilmek amacıyla yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola kaybolmak ve tekrar kaybolmak için.
Yeraltı edebiyatını burjuva bebelerinin ağzındaki entelektüel gevezelik olmaktan kurtarmak için yine düşerdim yola.
Geçmişi anımsatacağını bilsem de yine düşerdim yola.
Ya da bir uçurumun kıyısında olacağımı bilsem bile yine düşerdim yola.
Ya da uçurumdan düşeceğimi bilsem bile yine düşerdim yola.
En büyük yaraları alacağımı bilsem bile, en güzel anıları biriktirmek için yine düşerdim yola.
Farklı gülüşler görmek için yine düşerdim yola.
Bir kedi olsam yine düşerdim yola.
"Siyah kedi uğursuzluk getirir" deseler yine düşerdim yola.
Yoluna kuş koymak için yine düşerdim yola.
Güzel kuşlar görmek için yine düşerdim yola.
Sonunda kaybettiklerimin sürüklediği kanalizasyonlara varacağımı bilsem bile yine düşerdim yola.
Tekrar yoldan çıkabilmek uğruna yine düşerdim yola.
Okuduklarımı düşlemek yerine rüzgarın tadına bakıp yine düşerdim yola.
Yeterince okumuş olsaydım, yine yine düşerdim yola.
Hata yaptığımı bilsem bile neler olacağını görmek için yine düşerdim yola , -ki düştüm de...
Yaptığım hataların sonuçlarına katlanmayı bir kenara bırakıp yine düşerdim yola.
Tükenmişlik şimdiden bedenimi sarmış olsa da yine düşerdim yola.
Kalabalığın siyah-beyaz fotoğrafından kurtulmak ve hiç ayak basılmamış bir cenneti keşfetmek için yine düşerdim yola.
Yola çıkacak cesareti toplayabilsem yine düşerdim yola diyebilirdim, utanıyorum.
Bir bisikletim olsa, biraz da cesaretim; yine düşerdim yola.

Bilinmeyen diyarların bilinmeyen kişisi olmak için yine düşerdim yola.
Adem: Havva’yı bulmak için yine düşerdim yola.
Örümcek ağlarıyla sarmaya çalıştıkları beyinlerimizi kurtarmak, o ağlardan uçurtma ipleri yapmak, özgürlüğü solumak için yine düşerdim yola.
Ve ben Yeni Türkü dinleyip "yollar bize memleket" diyebilmek için yine düşerdim yola.
“Tepedeki çimenlikten seyreylemek şu alemi küçülmüş ufacık olmuş insanların alemi…”
Yine düşerdim yola yaşamımı biraz olsun anlamlandırmak için, dünyaya tanıklık etmek için, kendimi daha iyi tanımak için, cevap bulmak için...
Kıçımı sağlama alıp çürümektense yine düşerdim yola. Gebermeyi de göze alıyorum ruhum özgür, sonsuzum.
Koca bir siktir çekip yine düşerdim yola.
Birazdan gözlerimi kapatıp yola koyulacağım. Bütün nehirleri, denizleri saran gecenin içinden rüyalara doğru
Kendimi tekrar etmemek ve farklı rotalarda yollarda esrimek için yine düşerdim yola.
Bir yere ait olmaktan öte ayak izlerimi bırakmak için her köşeye yine düşerdim yola.
Yine düşerdim yola şu hüznünü kaybetmiş çocuklar gibi şaşkın nisan yağmurlarına inat, çantamda en sevdiğim.
Nereye gittiğimi bilmesem de sadece gidebilmek için yine düşerdim yola.
Evim denizdi, yeşili mavisine boğulan ağaçlardı yorgun dallarıyla ve yine düşerdim yola asfalt ve sıcak.
Yeni asfalt atılmış duble yollara inat yine düşerdim yola. Yalnızlığımı unutmak için, benden daha yalnız eski bozuk toprak yollara…
Ayağımın altında vızıldayan asfaltın sesini duymak ve yüzüme çarpan rüzgarı hissetmek için motorumu alıp yine düşerdim yola.



Asfaltın üzerinde ben, müzik ve sonsuzluk baş başa kalsak, varoluşu bütün çıplaklığıyla görebilmek için yine düşerdim yola.
Belki çok yorgunum ama azıcık daha cesaretim olsa, arkamda pek çok şey bırakacak olsam da yine düşerdim yola.
Hayatın onca rezilliğine göğüs gerebilmek için yine düşerdim yola.
Vardığım yanılgısını oluşturduğum her mikro saniyede ne dünya ne de ben eskisi gibi olsak da yine düşerdim yola.
Her güzelliğin üstüne beton döken belediyeye inat yine düşerdim yola.
Aradığımı hiç bulamayacağımı bilsem de yine düşerdim yola.
Dönemeyeceğimi bilsem yine düşerdim yola.
Anlamlı bir yalnızlık için yine düşerdim yola.
Acı çekiyorsam, tadını çıkarmak için yine düşerdim yola.
Doğum günlerinin bir anlamı yok, yarın öleceğimi bilsem yine düşerdim yola.
Sadece yolda olmak için, her şeyi geride bırakıp yine düşerdim yola.
Sulandırılmış kola ve futbol topuyla dünyayı değiştirebileceğine inanan 7 yaşında bir çocuk olsaydım, bir an önce büyümek için yine düşerdim yola.
Dünyadaki 7 milyar insanın içinde nasıl yalnız kalabileceğimi kanıtlamak için yine düşerdim yola.
Dünyadaki 7 milyar insanı yolda olmaya değişmeyeceğimi kanıtlamak için yine düşerdim yola.
Basılmamış romanların son sayfalarına yazardım çocukluk hayallerimi ve yine düşerdim yola.
Kafka'nın dediği gibi belki de tünelin sonunda hiçbir zaman ışık olmayacak, olsun yine düşerdim yola.
Jack Kerouac Yolda’yı doğaçlama yazmaya karar vermeseydi ve “Yolda” hiç olmasaydı yine düşerdim yola.
Cassady'i, Kerouac'ı Ginsberg'ü hissetmek için yine düşerdim yola.
N.C. “bu şiirin gizli kahramanı” diye çılgınca haykırabilmek için yine düşerdim yola.



ANONİM

2 Mart 2014 Pazar

PROTESTO -UNCUT VERSİYONU-


Bu şiir Twitter üzerinden, Beat ruhunu taşıyan 100'ü aşkın kişinin katılımıyla  iki gecede canlı olarak yazılmıştır. Ucu açık bir şiirdir ve her türlü geliştirmeye-katkıya açıktır. İstanbul ve Ankara buluşmaları sonrası, bu şiiri belli bir düzenlemeden geçirip bazı eklemeler yaparak fanzin olarak basacağız. Çünkü bu şiir hepimizin "kolektif bilinçaltı"dır. Tek başına bunu yazamazdık. Ve şimdi üzerinde hiçbir düzenleme yapmadan, olduğu gibi yayımlıyoruz...

Anlatılacak her şey için betimlemeler yapamazdık.
Belki varoluş tamamen açılsa yazamazdık da…
Kaçan duygular bir yerlere saklanıp kaybolmazdı.
Ansızın doğan her şey gibi şiir kendini yazdırandı.




PROTESTO –UNCUT VERSİYONU-

Beat Kuşağı protestodur.
Beat başkaldırının manifestosudur.
Bu şiir -sıradanlaştırılmış- köhneleştirilmiş insanın hayatına atfedilmiş bir protestodur.
Aykırı şiirleri haykırarak yazmak protestodur!
Şiir yazdığımı sanarak kustuğum cümleler şiirimi protestodur.
Kadıköy'e yağmur yağması bir protestodur!
Kadıköylü filozoflar protesttir!
Protest filozoflar aliyyül a'la'dır!
İstiklal Caddesi Tanrı'nın formlarının bileşkesidir!
Tanrı protestodur!
İstiklal Caddesi bir protestodur!
Protesto, protestodur.
Bu akıllı dünyada protesto her şeydir.
Köşe başlarına ahlaksız(!) fanzinleri bırakıp kaçmak protestodur.
Sansür prote***dur.
Ahlaksızlık (neye göre, kime göre) protestodur?
Burjuva etiğine karşı çıkmak protestodur,
Öğrenilmiş hümanistliğin yanında, öğrenilmemiş ahlaksızlığı yaşamak protesto.
Beyaz tavşanı izlemek ya da gece yarısı 3'ten sonra kraliçeyi öpmek protestodur.


'Ne gelir elimizden insan olmaktan başka' demek protestodur.
Sevme artık demesine rağmen sevmeye devam etmek protestodur.
Aşk protestodur!
Deli olmak için delirmek protesto.
Terk edilmek protestodur, aldatılmak ise en adi protesto!
Tahkikat protestodur, tahribat protesto.
Siyasiler beklerken tüm ülke olarak sandığa gitmeyip yüzlerindeki o şaşkın ifadeyi görüp "yaaa oğlummm"demek protestodur!
Her şeye inat, yaşamak başlı başına bir protestodur.
Gündüzler geceye, geceler gündüzlere protestodur.
Geceleri uyumayıp o sessizliğe aşık olup gündüzleri uyumak protestodur.
Bir şarkıda kendini bulup defalarca onu dinlemek protestodur,
Sözlerin sustuklarını anlatması ve her defasında aynı tadı almak protesto.
Yalnızlık protestodur.
Tercihen yalnızlık protestodur.
Zifiri karanlıkta yakılan bir sigaranın odayı ne kadar aydınlatabileceğini gören bir yalnız, başlı başına bir protestodur.
Yalnızlığını sigarayla saklamaya çalışmak protestodur, hayata kahkaha atmak protesto
Yalnız kalmaktan korkup yalnızlıktan alacağın zevki düşünerek kaçmak protestodur. 
Sokakta birine silah doğrultmak yerine öpüşmek protesto
Kapitalizm bisikletten nefret ediyorsa; bisiklet protestodur.
Çift kişilik yatakların solunda darmadağınık yatarken, sağının hiç bozulmadığını görmeye sebebiyet veren şey de protestodur!
Pornografi protestodur!
Cinsel özgürlük protestodur!
Trainspotting protestodur!
Trainspotting protestoysa lisedeyken “Porno”yu sınıfın ortasında okumak ihtilaldir.
Hepsinden önce toplumuna göre sevişmek, öpüşmek veya el tutuşmak protestodur. 


''Noviembre'' bir protestodur.
Perdeleri indirmek protestodur, soyunmak protesto.
Geçen sene eski sevgilim arabayı çizip arka cama rujla ismini yazmıştı, bu da mı protesto?
Sessizlik protestodur, en büyüğünden hem de…
Kapkara, yağmurlu havalar protestodur, gökyüzündeki mutlak maviye inat.
Gülümseyebilmek de protestodur.
Çeyize dantel işler gibi işlemek düşleri protesto
Toplu taşıma araçlarında tanımadığınız insanlara hapşırdığında ''mutlu yaşa'' demek protestodur.
Umursamamak, yok saymak protestodur.
Bazen susup birçok şeyi anlatabilmektir.
Hayat tüm boktanlığıyla yüzünüze bakıp sinsice gülümserken sakin kalabilmek protestodur.
Değer vermek protestodur, değer vermeyene.
Kuş olup uçmayı istemek de protesto mudur?
Kuşlar birer protestodur konar en ince teline
Oksijen protestodur, nefes alamamak protesto.
İnsanların uçamaması gökyüzüne bir protestodur. Teşekkürler ilahi dengeler!
Zaman protestodur, dakikalar protestoların çocukları…
Gecenin üç buçuğunda uyuyamamak protestodur.
Yalnız uyumak, yalnız uyanmak protestodur.
Yağmurda yalnız ıslanmak protestodur
Yağmuru sevdiğini söylemek protestodur.
Yağmur yağarken şemsiye açmak protesto.
Yağmur yağarken şemsiye açmamak da protestodur.
Yalnızlığa lanet okuyup uyumamak protestodur.
Avazın çıktığı kadar susmak protesto
Düşüncelerde kaybolmak protestodur
Sabahlamak protestodur, aşk protesto!
Nefes almayı başarabilmek bile başlıca protesto!
Bakışmak en büyük protestodur, öpüşmek protesto.
Par-ça-la-ra ayrılmak protestodur...
Ayrılmak bütünüyle protestodur.
Saçılmak protestodur, sapır sapır dökülmek protesto.
En doğal özgürlüğümüz olan düşünmek protestodur.
Şiir okumak protesto, ezberlemek ise daha da protesto!
Herhangi bir protestoya katılmak da…
Kendi kusurlarına aşık olmak, protesto
35'li vodkayı 300 ml'lik kolonya ile karıştırıp içmek protestodur, kolonyalizm baştan sona protesto.
Sarhoş olmak protestodur, dumanlanmak baştan sona protesto.
İşemek sıçmak protesto
İşemeden sıçmak en büyük protestodur!!!
Erekte olunca evreni bükmek en büyük protestodur.
Ölüm başlı başına bir protestodur. Tanrı’nın protestosu!
Ölüm protestodur, yaşayan insanlara ölümü anlatmak protesto.
Ölümün kendisinin bir doğum hali olduğunu ve doğumun ölmek olduğunu bilerek yaşamak protestodur.
Acılara, faşizme, zulümlere ve çivisi çıkmış bu boklu dünyaya ölmek en büyük protestodur.
Woodstock protestodur!

Ölmeyi idam edilmeyi istemek hem de giyotinle olmasını istemek de protestodur.
Spartacus protestodur!
Sabahlara kadar baş ağrısı çekmek protestodur, ağrısız başlara…
Avazın çıktığı kadar bağıra çağıra şarkı söylemek en derinlerinde hissederek müzik yapmak protesto.
Müziğin sesini sonuna kadar açmak protestodur.
Müzik yapmak, saç uzatmak protestodur
Kulaklıkla müzik dinlemek protestodur.
Protestoyu bazen en iyi şarkılar dillendirir;
Bunca elektronik müziğe rağmen, bu zamanda hala grunge müzik yapmak protestodur.
Dans etmek de bir protestodur.
Dünyayı umursamadan dans etmek en büyük protestodur.
Bazı kitapları sondan yaşamaya başlamak,
Tanımadığın takımlar maç yapıyorsa hep yenik olanı tutmak…
San Marino'nun yediği gollere sevinmektir protesto.
Asılacak adamın evini eserleştirmek protestonun babasıdır.
Ürpertiyle akla gelen korku protestodur!
Kirpiklerinden kan damlatabilmek protestodur.
Bilinçsizce kimyasallarla algı kapılarını aralayıp yazan William Blake'i evde bağıra bağıra okumak en büyük protestodur.
Bir gece vakti yatağında başka birisi uyurken kalkıp yazmak, yazmak ve yazmak protestodur...
Şairler en güzel protestoculardır!
Protesto etmeyip çiçek böcek şiirleri yazan dümbükleri protesto etmek vaciptir! 
Şiirlerimi yazıp yazıp yutmam protestodur.
Spoiler vermek protesto,
Verene; verip veriştirmek süper protestodur.
Sinema bir protestodur.
David Lynch protestodur!
Hayal dünyasını reel gibi yaşayıp fani olanı oyun gibi görmek protestodur.
Bir kadına şiir yazmak ''protestodur''
Kadınlar protestodur elleri gibi,
Adamlarsa bayım, en çılgın protestodur, sözleri gibi.
Yalan esassa gerçek hayali
Ve hayali bir protestodur, insan doğası gereği…
Konuşmak en sıradan protestodur, susarak çığlık atmak en sıra dışı protesto.
Şu dünyaya rağmen yaşamak en büyük protestomuz halbuki
Ruhsuz her sevişmeyi, kondomlu her birleşmeyi protesto ediyorum karrrdeşim!
Hayata büyüklerine karşı gelerek başlamak: Protesto vol. 1
Aşk ve tutku olmadan sevişmeyi protesto ediyorum!
Aşk Protesto'dur!
Aşık olmak Protesto'dur!
Aşkını itiraf etmek protestodur.
Erken boşalmak da protestodur.
Duygulu sevişmek protestodur, nefretle savaşmak protesto.
Maviyi sevmek protestodur, kırmızıya aşık olmak protesto.
Gecenin insanlarına günaydın demek ''protestodur.''
Kör karanlık gecede parıldayan ruhum, protesto.
Yürümek de protestodur, yatağa çarşaf sermemek de…
Kariyerist pezevenklerin yanında aptalı oynamak protesto
İroni protestodur.
Aynı oyunu üç kez üst üste kaybedip devam etmek protestodur,
Göz göre göre birine yenilmek, aşık olmak…
Sevmek, insanlığa karşı başlı başına bir protestodur.
Kahvaltıda kitap okumak protestodur
Kinyas ve Kayra protestodur!
Tutunamamak protestodur!
İzlenebilecek yüzlerce filme rağmen kitap okuyabilmek, protestodur.
Filmleri sondan izlemeye başlamak protesto.
Edip Cansever'in hüznü bir protestodur.
Üçüncü Yeni protestodur!
Bütün şekilsizliğimize rağmen dönüp “denedin sen” diyebilmek protestodur. Protestodur aslında gündüz rakısı
Rakı içtikten sonra Bach dinleyerek sevişmek protestodur.
20 yaşında değilken çıkan 20'lik diş bir protestodur
Yazarken ve yaşarken kendini tüm tabu sevicilerden, etik aidiyetlerden, zihinsel faşistlerden ve kölelerden arındırmak protestodur.
İsim vermek protestodur ve o verdiğin ismi unutmaktır protesto.
Namus budalası gardiyanların iğrenç tekdüzeliklerine karşın her yeni deneyimle ‘kabahat işlemek’ protestodur.
Toplumda “hiç” olabilmeyi başarmak protestodur!
Martıya atılan bir simidin denize aşkı bir protestodur.
“Çıldırdım!” protestodur
İntihar,  protestodur.
"Kapitalizmin ot tezgahını cigaralarını üstlerinde söndürerek protesto edenler…"
Yoğun iş temposuna rağmen upuzun saçları kestirmemek, inadına uzatmak protestodur.
Social Distortion protestodur!
Yazın, sabahın körü birası protestodur.


2’de işten çıkıp 3’te yatan adamın bir iki saat sonra uyanmadan önce dolaptaki son bardak votkayı gömmesidir protesto
Gözyaşları ağlamaya protestodur.
Sabahın soğukluğuna meydan okuyarak dışarıyı seyretmek protestodur.
Saçlarını her daim kazımak protestodur (çoğunun estetik algısına karşı )
Yerini beğenmeyip solan bitki, protestodur!
Maymun için insan protestodur, üst insan hıncahınç kaos!
Delirmek protestodur!
Yaraya tuz protestodur, tütün propaganda
Her türlü tahrike rağmen sakin kalmak, bir protestodur.
Hiçbir mantığı olmayan alışılagelmiş yargıları reddetmektir protesto
Hiçbir şeye bağlı kalmadan doğaçlama çalmak protestodur
Hiçbir işe yaramayan antivirüs programını silmemek de protestodur.
Brautigan’ın 44 kalibrelik silahı duyarlılık adına son protestodur
Tırnaklarını yemek protestodur.
Eksi 5’in altında tişörtle dolaşmak protestodur!
Trafikte yeşil ışıkta durmak protestodur, dilenciden para istemek protesto
27 yıldan fazla yaşamak protestodur!
Şu ana kadar dünyaya gelmiş 6300 dini reddetmek protestodur, içlerinden birini seçip kalan 6299 reddetmek ise ayrı bir protesto.
Dinler protestodur. Tanrı protesto.
Sanat başlı başına Tanrı'nın insana çekmiş olduğu bir protesto mektubudur.
Ölümün yaşamaya karşı yaşamanın ölüme karşı verdiği mücadele en dişli protestodur.
Günah çıkartmak protestodur
Var olmak protestodur, olmamayı istemek protesto.
İntihar en büyük protestodur!
Saygısızlık protestodur, saygı bütünüyle protesto.
İnsan bilinen ilk protestodur!
Birahanelerde sabahlamak protestodur, protestodur göğe bakmak...

Hayatın anlamını bulup inadına kaybetmektir protesto
Sorgulamak ve isyan etmek en büyük protestodur.
Savaş varken doğmamış olmak protestodur.
Ağlamak değil de hıçkırarak ağlamak protestodur.
Ağlıyorum orospu çocukları, ağlamak protestodur!
Orospu çocuğu olmak protestodur!
İnsan doğası gereği protestodur
Yol hayattır, yol protestodur beyler!
Yola koyulmadan önce yapılan her şey protestodur...
"YOL" tüm protestoların işlendiği laboratuardır, orada erdemi damıtırız.
''Yolda'' olmak protestodur!
Yalnız çıktığın gün batımı yolcuğunda gökyüzü yanarken dünyanın seni umursamadığını fark etmek bir protestodur
Yazmak protestodur, yolda yazmak ise en kutsal protesto!
Aydınlık bir manzarada kalbimin siyah gölgesi protestodur
Bukowski okumak protestonun katmerlisidir
Bukowski nin '”Ben Beat’ten önce de Beat’tim” demesi protestodur
Kerouac’ın ölümü Ginsberg’ün maskesine protestodur
Sylvia Plath protestodur!
The Crow'u izlemek en mükemmel protestodur.
Waters gibi kimseye haber vermeden aylarca bir otel odasına kapanmak,
Page gibi aynanın karşısında görüntünü yok etmeyi denemek protestodur.
Jim gibi otomobili çölün derinliklerine sürmek,
Lennon gibi düşmüş Vegas gecelerinde dans-alkol ve müzikle her şeyi unutmayı denemek protestodur.
Patti Smith protestodur!
Klasik müzik de protestodur.
Amy Winehouse'a platonik aşkım lümpence bir protestodur.
Jim Morrison protestodur!
Neal Cassady protestodur!
Alexander Supertramp protestodur!

Absürd, protestodur,
Freud protesto…
Protesto daha adil bir gelecek için bir fedakarlık değildir; içinde bulunduğun zamanın kifayetsiz bir kurtarılışıdır.
Chinaski’nin evsiz günlerinde cebindeki son parayı bir çocukla beraber oyun oynamak için harcaması protestodur
Ağlayanı daha çok ağlatıp acı çekmektir protesto.
Vapurda merdivene oturmaktır protesto.
Acı çekmek protestodur,
Acı çekmekten keyif almak, acılardan sanatımıza meze yapmak protesto
Protesto sınırlanmayı ve suskunluğa mahkum edilmeyi reddetmektir.
Gerçekleşirse eğer, o anda küçük bir zaferdir protesto.
Delilik, politik değildir. Delilik, başlı başına hayata karşı bir protestodur.
Her şeye rağmen gülmek en büyük protestodur.
Var olmak en büyük protesto
Yok olmak da büyük protesto.
Olmak protestodur, yok olmak protesto.
Eylül ayına küfretmek protestodur
Eylül ayını beklemek de protestodur!
Eylül baştan ayağa bir protestodur,
Baştan başa sonbahar protestodur,
Yaşayarak intihar etmek protesto
Hayat denilen hastalığı yaşayabilmek gibi büyük bir protestodur
Castro'nun Das Capital’i fırlatması esaslı bir protestodur.
Arjantin protestodur,
Güney Amerika bütünüyle protesto.
Bu saatte uyumayıp Beat Kuşağı’nın RT’lerini okumak protestodur.
Benim bütlerim varken sizin protesto konuşuyor olmanız da bana karşı yapılan bir protestodur, haberiniz olsun!



Protesto etmek imanın yarısıdır!
Diğer yarısı da protesto etmeyenleri protesto etmektir!
Her şeyi ve herkesi protesto ediyorum!
Bana karşı olanları protesto ediyorum!
Bana karşı olanlara karşı olanları da…
Protesto olan bu kadar çok şey olduğunu farkına varmamızı sağlamanız, çağ dışı bir protestodur!
Siyah kuşaktan sonra geliyor bu Beat Kuşağı, aydınlanma gibi…
Protesto bizim sıkışmış ruhumuzdur.
Kaçırdıklarımız, yakalayıp bırakamadıklarımız ve yakamıza yapışanlarımızdır.
Cümlenin sonunda nokta kullanmamaktır
Protesto protestodur.
Protesto edenleri protesto etmektir.
Protesto etmemek de protestodur.
Ya da her şey protestodur.
İnsan ise başlı başına bir protestodur.


ANONİM