25 Mart 2012 Pazar

Maalesef The Sistem


MAALESEF THE SİSTEM

Yazacaklarıma başlamadan önce sizlere bu yazının Türkiye’de yazıldığını ve sadece Türkiye’yi ilgilendirdiğini, verilecek örneklerin ideale yakın olması dolayısıyla yurtdışından olmalarına aldırmamanızı özenle belirtmem gerekiyor. Ayrıca yazıma başlamadan önce sessiz ve gizemli bir şekilde eğitim sistemimizi incelemiştim, sonrası derin bir üzüntü tabi… Sanırım hunharca eğitilmişiz sevgili okur.

Öncelikle liselere sevgilerimizi iletmemiz gerekir sanki. Başlangıçta her şey farklı gibi geliyor insana, yeni alınan ‘’Sezen Aksu’’-ki kendisi şu anda da yeni bir albüm daha çıkarmış olabilir- albümünün bile sıkmaya başlamasını artık fark etmemiz uzun zaman almıyorken hâlbuki. Lisenin İlköğretimden tek farkı boyumuzun uzamasıydı ki istisnalar her zaman vardı. Ve üniversite sınavının varlığıyla sarsılmamız ne yazık ki boyumuz da tam uzamamışken, eğitim sistemini eleştirecek vakit bırakmadı bize. Liseden bir şeyler öğrenilmiştir muhakkak ve bunlardan en hakikatlisi dershaneye gitmek olsa gerek. Dershaneye gitmek kavramının üzerinde durulmalı diye düşünürsek kendimce şu yorumu yapabiliyorum: Devletin eğitim sistemi karşısında çaresiz ezilmişliğini görmek için dershanelere gitmeyen öğrencilerin artık bize ne kadar farklı geldiğini anlamak lazım. Dershane kültürünü minimalize etmemiz ve hatta yok etmemiz gerekebilir. Sadece sınavlara hazırlamak bir neslin mental olarak zaten sonunu getiriyor bir de 4+4+4 gibi zırvalarla dini bütün dindar –dindarla dinci arasındaki farkı bilmemiz gerekiyor bu tür bir eleştiri yaparken, ülkemizin kültür hacmi maalesef dinci yetiştirmeye müsaitken böyle bir laf etmek akıllıca olmadı kanımca- millet yetiştirme hevesinde Sivas katliamı davasının düşmesini ‘’Hayırlı Olsun’’larla karşılayan bir devlet ortamı mevcutken neslin mental mefta olması yakındır. Devlet sosyal bir hukuk devleti ise halkına en iyi eğitimi sunmaya mecburdur. Halkının isteklerine yüz çevirmesi ilerde büsbütün altından kalkamayacağı sorunlara neden olur ki klişe bir söze gönderme yapmak gerekirse ‘’Her şeyin başı eğitim.’’  lafı en baştan görmezden gelinmesin. Türkiye Cumhuriyeti’nin uğraştığı iç sorunların çoğunun çözümü o kadar kesin bir şekilde eğitime çıkıyor ki sosyal hukuk devleti olan Türkiye zaten halkına sağlaması gereken eğitimi vermek zorundadır. Büyük kitleleri özellikle Türkiye gibi kitle çeşitliliği fazla olan bir ülkede eğitmek zordur. Ancak devlet ideolojisi beyinleri dogmatik bilgilerle doldurursa veya otosansüri bir şekilde kendi istediği bilgileri empoze etmeye çalışırsa, kendi yarattığı canavarla uğraşması gerekecektir. Bu nedenle devlet ideolojisi bu konuda sadece objektif, bilimsel ve çağdaş olmalıdır. Sizleri bir konuda da uyarmakta yarar var, tüm bu eleştiriler yapılırken hiç bir tarihsel çıkarım ya da geçmiş güncelleme yapmaya gerek yok aslında, zaten geçmişten gelen birikimlerin oluşturduğu modern zamanların Türkiye’sinin eğitim sistemini eleştirirken Köy Enstitülerinden, Darülfünundan veya Medreselerden bahsetmek yersiz kaçacaktır. Genel olarak sevgili okur anlamanız için yazmam gerekirse bu tip durumlar şöyle tezahür eder; devletin suçu halka yansır, halk devlete suç atar, devlet tepki verir, halk susar. Bu paragrafta devlete suç attık sevgili okur…

 Tarihi gerçekler gerçekten bir yana, eğitim sistemimizi manipüle eden bir diğer gerçek popüler-kültür. Jesus aşkına saçmalama Emre! Olabilir, olmayabilir ama televizyon beynimizin içinde artık. İnternet damarlarımızda geziniyor. Güçlü olan tüm bunları kullanıyor. Kullanmak ne kelime ölçüyor biçiyor ve herkese uygun bir şeyler sunuyor. (Bknz : yaran youtube videoları). Gülen kitle candır ancak acınacak hale gülmekte acıdır. Öğrenci iken bu güçlerin etkisinde olduğumuz hesaba katılırsa  arabesk, tiki, apaçi, kolbastı oynayan apaçi ve hatta inek kavramları bile ne kadar bilinçli ve aynı vücutta hayat buluyor. Popüler-kültür eğitim sistemimize zarar veriyor. Öğrenci profilimiz Kurtlar Vadisi çizgisine girdi gireli, genç kızlarımız artık Justin Bieber için çatılara çıkıp bağırdı bağıralı popüler-kültür can acıtmaya devam edecek ve eğitim sistemimiz zaten dakika başı değişen ülkemizde hiçbir zaman istenen seviyeye gelmeyecek gibi. Ama son bir şey var ki cidden belirtmeliyim, bu yazıyı yazan ben bu eğitim sisteminden çıkmışsam eğer V For Vandetta kitlesi mevcut olacak her zaman. Bu paragrafta ise popüler-kültür yerin dibine vurulmuş, devlet de hafiften ayarı yemiştir sevgili okur…

Son paragrafım sadece üniversitelilere ithaf edilmiştir ve bilinen tüm ızdırabı sizlere yansıtacaktır: ÜDS, DUS, TUS, TODAİE, ALES, KPDS, KPSS….


Emre ÖNKİBAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder