YOLDA
PROJESİ
Yolda Projesi'nin tarihsel kökenleri
Yol
metaforu ilk insanın ortaya çıkışıyla birlikte incelenebilecek bir
alandır.Yerleşik topluma geçiş, ilk insanın bir milyon yıl önceye ortaya
çıktığı düşünülürse, çok yakın bir zamana rastlar. Medeniyet, belli bir evreye
geldiğinde, devamlılığını sağlamak için yerleşik yaşamın inşasına ihtiyaç duydu
ve kurumsal açıdan aile yerleşik hayatta güçlenerek kök salma fırsatı buldu. Yerleşik
hayat, medeniyeti iktisadi ve bilimsel açıdan geliştirirken, bireyleri kısır
bir yaşama itti. Öyle ki, sınırsız bir dünyada insanlar kimi zaman 60 yıl
boyunca bir şehrin ya da birkaç köyün dışına çıkmadan yaşadılar. Ana akım
iktisadi kaynaklarda vurgulandığı şekilde "meta fetişizmi" bu sürecin
sonunda ortaya çıkar ve "yurttaş", iktisadi üretimin devamlılığı için
bir araca indirgenerek kişiliksizleştirilir.
Yeni Dünya'nın Keşfi
Rönesans
ve Reform'la birlikte hızlı bir aydınlanma sürecine giren Avrupa'nın
öncülüğünde Eski Dünya, yeni değerlerin potansiyelinin açılması için her açıdan
yetersizdi. İşte tam da bu evrede Amerika'nın keşfi yeni olanaklar sundu. Eski
Dünya'nın en gözü kara insanları, suçluları, serserileri, korsanları,
ahlaksızları, artı değere aç kapitalistleri, hiperaktifleri akın akın bu kıtaya
doğru yol aldılar. Yeni Dünya kovboylar tarafından inşa edilir ve bilirsiniz ki
kovboylar hep at sırtındaydılar. Dolaysız, etiği dışlayan bir hayat
sürüyorlardı.Kızılderililerin Avrupalılar tarafından katledilmesiyle birlikte
Batı kıyıları(Yani California) da göçe açık hale geldi ve milyonlarca Amerikalı
aylarca süren zorlu bir yolculuğun sonunda Batı'ya göç ettiler.1940'larda Jack
Kerouac aynı yolun üzerinden otostopla geçecekti.
Jack London, 29 Bunalımı ve Hobolar
Beat
Kuşağı'nın en büyük esin kaynağı Jack London'dı. Eşsiz bir hayat enerjisine
sahip olan Jack London'ın çocukluğu ve
gençliği, sonu gelmeyen yol maceralarıyla örülüdür ve eserlerinde de bu temayı
sürekli işler. Çağının en güçlü yazarı olan London, yol metaforunu edebiyatın
merkezine yerleştirir ve büyük şöhret kazanarak idolleşir.
29 Bunalımı
sürecinde, demiryolu inşaatlarında çalışan işçiler, demiryolları bittikten
sonra yeni işler bulma amacıyla kaçak olarak bindikleri trenlerle Amerika’yı
bir uçtan uca dolaşmaya başladılar. 29 Bunalımı'nın getirdiği ekonomik
küçülmeden ötürü,o dönemde ancak geçici ve karın tokluğuna, çiftliklerde iş
bulunabiliyordu. Hayatta kalmak için sürekli eyalet değiştirerek, farklı hasat
dönemlerine yetişmek gerekliydi. Bu mevsimlik işçiler(hobolar), öyküleriyle
Beat Kuşağının esin kaynağı oldular. Amaçsız demir yolu yolculukları geleneğinin
ilk izlerini ise Jack London'da görmekteydik.
Beat Kuşağı ve
YOL
Beat Kuşağı yazarları ve şairleri, alışıldık edebiyatçıların ötesinde bir
kişiliğe sahiptiler. Onlar için edebiyat hareket halindeyken, yolda üretilen
bir şeydi. İçlerinde bazıları(mesela Neal Cassady) ise bir şeyler yazmak yerine
hayatlarını romanlara yaklaştırmayı tercih ettiler. Bir Beat gibi yaşayan Jim
Morrison da 27'sine dek yapılabilecek her türlü çılgınlığı yaparak ölümü
kucaklamayı seçmişti.
Peki "Yol" neden Beat Kuşağı için böylesine kutsal bir anlam
kazanmıştır? Bunun birkaç nedeni var. Yol, sonu gelmeyen arayışın simgesidir ve
Beat Kuşağı'nın felsefi özü olan Zen, dinamik meditasyon yöntemleriyle bu
anlamı bulma üzerine kuruludur. Oysa anlam bir hedef olamaz. Anlam arayışın
kendisindedir.
Beat Kuşağı edebiyatçıları, hayata karşı büyük bir coşkuyla doluydular.
Bir anlamda bu coşku yaşanabilecek her şeyi deneyimlemeye dayanan bir obsesyona
dönüşmüştü. Bu coşku onları Kuzey Afrika'ya, Viyana'ya, İstanbul'a,
Uzakdoğu'ya, Paris'e ve dünyanın en uç köşelerine dek götürdü. Onların vatanı
dünyaydı. Ona dair her şeyi seviyor ve ilgiye değer buluyorlardı.
Bu nedenle Beat eserlerinde yapmacıklık yoktu. Romantik kitaplarda
olduğu gibi uzun uzun tasvirlere girişmeden doğrudan meselenin özüne inmeyi
denediler.Bu da doğal olarak ilk insandan bu yana en çok ilgi gören konu olan
cinselliği gündeme getirdi. Wilhelm Reich'ın tanımladığı cinsel devrim, bu
alanda Beat Kuşağı'nın yol göstericisi oldu. Çünkü cinsellik öyle dominant bir
alandı ki, cinsel açıdan yetersizlikler-sapmalar-yoksunluklar bireyi nevrotik
bir evreye götürerek özünü parçalıyor ve toplumsal açıdan ciddi problemlere
neden oluyordu.
Beat Kuşağı'nın buradaki en önemli çıkışı geleneksel aile kavramını
yıkarak oldu. Onlar aşık oldular, defalarca delicesine aşık oldular ama bunu
seremonilere boğarak, kurallara dayalı sıkıcı bir ilişkinin parçası yapmaktan
kaçındılar. Çünkü aile, yoldan uzaklaşmak, bir şeylere bağlanmak ve nihayetinde
toplumun kıpırtısız bireylerinden birine dönüşmek demekti.
60'lı
Yıllardaki Uzun Yürüyüş
60'lı yıllar, Beat Kuşağı'nın yazınsal ve düşünsel açıdan dolaylı yoldan
büyük etkisi üzerinden okunabilir. Beat Kuşağı, dolaylı yoldan bu dönemin
müziğini de etkilemiştir ki dönemin en önemli müzik grubu olan the Beatles'ın
isminin türetilmesi hoş bir tesadüf olmuştur(Belki tesadüf olmadığı da iddia
edilebilir.Çünkü 60'lar yaşamın yeni ritminin(beat(ing.):vuruş-tempo) keşfiydi.
Cinsellikte, edebiyatta ve müzikte...). Beat Kuşağı'nın bilimsel özü olan
Wilhelm Reich ve felsefi özü olan Zen Budizmi the Beatles başta olmak üzere
dönemin müzik grupları üzerinde büyük etkiye sahipti. Yaşam tarzı olarak bu
müzik grubunun üyeleri bir açıdan Hippiler'e yakındılar. "Hippilerin ve
Beatniklerin kralı" olarak nitelenen isim ise Jack Kerouac'tır.
60'lı yılların 2.yarısıyla birlikte, on binlerce Amerikalı ve Avrupalı
genç Doğu'ya doğru yola çıktılar. Nihai hedef mistisizmin merkezi olan
Hindistan'dı. Bu çok uzun ve derin gizemlerle gizli rotada gerçekleştirilen
yolculuk, Beatler'in 40'larda ve 50'lerde yaptıkları yolculukların bir anlamda
kitlesel olarak yeni bir rota üzerinden yenilenmesiydi.
Ortaya çıkan manzara sıradışıydı. Arayışın peşinde mistisizme, Zen'e ve
aydınlanmaya doğru akın akın giden on binlerce genç... Bu parkurun büyük kısmı
otostop yolculuklarıyla ve ortak olarak ayarlanan minibüslerle ve arabalarla
tamamlanacaktı.
60'lar Nasıl
Geri Getirilebilir?
Eğer 60'ları geri getireceksek, bu ancak YOL'da gerçekleştirebilir.Çünkü
milenyum korkunç bir bireyselleşme ve uzaklaşmayla birlikte gelmiştir.
İnternet, her ne kadar mesafeleri kaldırsa da, insanların kapalı alanda
geçirdikleri zaman çoğalmış ve hayat bir anlamda tekdüzeleşmiştir. Oysa
internet bu alanda çok etkili bir araç olarak kullanılabilirdi. Telefonun bile
hemen hemen işlevsiz olduğu bir çağda, Beatler çok büyük arkadaş grupları
oluşturarak, Amerika'nın bütün gizemlerine karşı büyük bir keşfetme tutkusuyla
ortak bir zeminde buluşabiliyorlardı. 60'lar ise her açıdan biraz lirik ve
şiirseldir. 2000'leri ise bu açıdan 60'larla karşılaştırmak çok görünüyor.
2000'ler her açıdan geçiş döneminin sancılarıyla,toplumsal yabancılaşmayla ve modern
kölelikle birlikte yükseliyor.
Eğer 60'lı yılları geri getirmek istiyorsak, Beat Kuşağı'nı geri
getirmeliyiz. Ancak böyle bir dönüşüm, Bestseller piyasa romanlarını,
şirketlerin düzenlediği Pop festivalleri ve klişelere gömülmüş Hollywood
sinemalarını defedebilir. Beat deneyimi ise ancak yolda olabilir. Yol ritmdir.
Yol meditasyondur. Yol arayıştır ve Ginsberg'e atıfla: Yol Kutsaldır.
enjolras
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder