KAPİTALİZMİN SONU
Geçenlerde okuduğum
bir yazıda aynen şöyle yazıyordu ‘Irak'a saldırı sürecinin perde arkasını
yazarak ünlenen ABD'li yazara göre savaşlarla büyüyen ABD, dünya gücü olma
sürecinde üçüncü ve son aşamada; sattığı silahlar ise kendisine çevrili.
Dış Haberler Servisi -
''ABD İmparatorluğu'' nun üçüncü aşamasını yaşadığı ve artık çökmek üzere
olduğu öne sürüldü. New York Times gazetesinin yazarlarından William Rivers
Pitt, ABD imparatorluğunun her biri savaşlarla doğup güçlenen üç aşamadan
geçtiğini yazdı. Çok satan ''War on Iraq: What team Bush doesn't want you to
know'' (Irak Savaşı: Bush ekibinin bilmenizi istemediği şeyler) adlı kitabın da
yazarı olan Pitt'e göre, birinci aşama Meksika-Amerikan Savaşı’yla başladı ve
İç Savaş'ın bitişiyle güçlendi.
Başkan Eisenhower'in
''askeri/endüstriyel kompleks'' olarak nitelendirdiği oluşumun temelleri
atıldı. İspanyol, Fransız ve İngiliz imparatorluklarının çökmesiyle birlikte
ABD İmparatorluğu güçlendi. Pitt'e göre, Wilson’ın Almanya'ya savaş ilan
etmesiyle 2 Nisan 1917'de ikinci aşamaya geçiş süreci başladı. İkinci Dünya
Savaşı'nda kazanılan zaferin ikinci aşamayı güçlendirdiğini belirten Pitt'e
göre, o günden bugüne ekonomi savaşlarla ayakta duruyor.
Nükleer
silahlanmayla başladı
İkinci Dünya
Savaşı'nın bitiminin ardından imparatorluğun Avrupa'daki etki alanı ''yeni
düşman'' Sovyetler Birliği'ne kadar ulaştı. Pitt, ''Muzaffer savaş makinesini
yaratan Amerikan kurumları bir kazanç denizinde yüzüyordu. Askeri/endüstriyel
kompleks, baskın güç olma yolundaydı'' diye yazdı. İkinci aşamanın merkezini
''iki rakip imparatorluğun'' ABD ile Sovyetler Birliği'nin arasındaki ''ölüm
kalım mücadelesi'' oluştururken iki tarafın da nükleer silahlanmaya
başlamasıyla 3. aşamanın da temelleri atıldı.
Kore, Vietnam, Laos,
Kamboçya, Angola ve Sina Yarımadası'nda yaşanan savaşların ardından ABD
halkının savaş durumunda yaşamaya alıştığını kaydeden Pitt, şöyle yazdı:
''Halk, ufuğun ötesindeki yabancılarla korkutulduğunda çok kolay yönetiliyordu.
Silahlanma kazanç kapısı haline geldi. Siyaset sahnesini ele geçiren
askeri/endüstriyel kompleks, petrol endüstrisine göbekten bağlandı.''
Pitt, 1980'lerde
ortaya çıkan 3. aşamanın belirleyici özelliğinin ''muhafazakâr hareket''
olduğunu vurguluyor. Bu hareket Amerikan milliyetçiliğiyle evangelist Hıristiyanlığı
(muhafazakâr Protestanlık) devlet dini haline getirdi. Yazara göre, muhafazakâr
hareket uzlaşma ve uluslararası işbirliği kavramlarını yok etti, sosyal devleti
yıkmaya girişti. Varlıklı sınıfları ve şirketleri daha da zenginleştirildi.
''Büyük hükümete'' ulaşma hedefiyle istihbarat kurumlarına ve orduya
trilyonlarca dolar akıtıldı.
Pitt, böylelikle
asker/endüstri/petrol karışımının güçlendiğine, medyanın yüzde 99'una sahip
olduğuna, aykırı seslerin susturulduğuna dikkat çekti. Yazar, Sovyetler
Birliği'nin de yıkılmasıyla başlıca düşmanları ''komünizmi'' kaybeden
muhafazakârların artık kendi yurttaşlarını hedef aldığını, imparatorluğun
ilkelerine aykırı herkesin dışlandığını belirtti.
Evangelistlerin
düşü gerçek oldu
Pitt şunları yazdı:
''Amerikan Hıristiyanlığının evangelist/siyasi kanadının lideri George Bush' un
başkan olmasıyla muhafazakârların en büyük düşü gerçekleşmiş oldu. 11 Eylül
onların yükselişini perçinledi. Artık kalıcı savaş ve korkutarak yönetme
tartışılmıyor. Artık asker/endüstri/petrol karışımının egemenliği
sorgulanmıyor. ABD'nin kutsal bir savaşa giriştiği fikri yaygınlaşıyor.''
Ancak, Soğuk Savaş
döneminde dünyaya dağıtılan konvansiyonel silahların namlusunun artık ABD'ye
çevrildiğini, Irak ve Suudi Arabistan gibi ''eski müşterilerin'' sorun
yarattığını, Çin, Rusya ve İran'ın ABD egemenliğini sarsmaya başladığını,
petrolün azaldığını kaydeden Pitt, şunları yazdı: ''Üçüncü ABD İmparatorluğu
kendi ağırlığı altında çöküyor. Muhafazakâr hareket artık kendilerini hedef
alan güçleri denetleyemiyor. Amerikan ordusu kendisinden beklenenleri yerine
getiremiyor. 60 yıldır petrol ve savaşla ayakta kalan ABD ekonomisi bunu
sürdüremeyecek gibi görünüyor. İmparatorluklar yavaş yavaş kendilerini
tüketirler ve daima çökerler...''
Evet anladığınız üzere emperyalizm kendi
ağırlığı altında eziliyor bugünkü
İrlanda Cumhuriyetiyle başlayan daha sonra Portekiz ve Yunanistan’a sıçrayan
kriz pek çok Avrupa ülkesinde etkisini gösteriyor . Uzmanlar sıradaki ülkenin
İngiltere ,Fransa ,Japonya,ABD den biri olacağını söylüyor.İsimler o kadar da
önemli değil çünkü ana sorun emperyalizmin düştüğü çıkmazdır .Ekonomik
çıkmazdaki ülkelerin liderleri G-20 zirvesinde bir araya geldi
geçenlerde.Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy bu kararları açıkladı basın
açıklamasında bunları anlatmaya gerek yok zaten çoğumuz biliyoruzdur.
Ben burada
emperyalizmle savaş arasında bağlantı kurmak istiyorum bu olaylar olurken bir
yandan da Arap Baharı olarak değerlendirilen ki bana kalsa olsa olsa sonbaharı
olur gerçekten bizim de seyirci kaldığımız Libya’daki Kaddafi rejiminin
yıkılması hatta kendi uçaklarımızla bu rezilliğe alet olduğumuz durum gerçekten beni en çok etkileyen
olaydı.Kimsenin ağzından konuşmak istemiyorum ama Arap baharı emperyal güçlerin
girdiği krizin etkilerini buralarda reform adı altında yumuşatmaya çalışması ve
dünyanın da ‘ooo ne güzel yaşasın demokrasi oralara demokrasi geliyor, her şey
daha güzel olacak ‘diyerek sevinçle izlediği olay beni hiç de
sevindirmedi.Mısır ‘askeri rejimle’ yönetilmek istemeyen insanların sesleriyle
çalkanlandı bu müdahaleden sonra hani reform gelmişti.Libya’ yı da hep beraber
düştüğü durumu göreceğiz. Elbette bu bölgelerde bazı yenilikler yapılması
gerekti diktatörlüğün desteklenecek bir tarafı yok fakat ben daha çok olumsuz
sonuçlarına odaklanmış durumdayım. Arap Baharı(Arab Spring) şimdilerde de
Suriye’de ülkeyi ciddi bir iç savaşın ve olası rejim değişikliğinin eşiğine
getirmiştir. Bu duruma Türkiye ‘de sokulmaya çalışılıyor ve bence bu oyuna çok
da güzel alet oluyoruz nitekim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu demeçlerinde
daha iki üç ay öncesine kadar çok iyi ilişkilerimiz olan Suriye’ye deyim
yerindeyse ‘hodri meydan’ demiştir. Tek sebep Türk bayrağının yakılması ya da
Türk Büyükelçiliklerine saldırı vs. olaylar değil, bunlar buz dağının
sadece görünür yüzü. Daha fazla uzatmak istemiyorum ve sözü bir cümleyle
bağlayıp sizi bu konuda düşünmeye teşvik ediyorum ‘Savaşlar kapitalizmin
bebekleridir ‘ (Karl Marx)…
Yağmur BAYIR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder