9 Mart 2012 Cuma

Kapitalizmin Sonu


KAPİTALİZMİN SONU



Geçenlerde okuduğum bir yazıda aynen şöyle yazıyordu ‘Irak'a saldırı sürecinin perde arkasını yazarak ünlenen ABD'li yazara göre savaşlarla büyüyen ABD, dünya gücü olma sürecinde üçüncü ve son aşamada; sattığı silahlar ise kendisine çevrili.
Dış Haberler Servisi - ''ABD İmparatorluğu'' nun üçüncü aşamasını yaşadığı ve artık çökmek üzere olduğu öne sürüldü. New York Times gazetesinin yazarlarından William Rivers Pitt, ABD imparatorluğunun her biri savaşlarla doğup güçlenen üç aşamadan geçtiğini yazdı. Çok satan ''War on Iraq: What team Bush doesn't want you to know'' (Irak Savaşı: Bush ekibinin bilmenizi istemediği şeyler) adlı kitabın da yazarı olan Pitt'e göre, birinci aşama Meksika-Amerikan Savaşı’yla başladı ve İç Savaş'ın bitişiyle güçlendi.
Başkan Eisenhower'in ''askeri/endüstriyel kompleks'' olarak nitelendirdiği oluşumun temelleri atıldı. İspanyol, Fransız ve İngiliz imparatorluklarının çökmesiyle birlikte ABD İmparatorluğu güçlendi. Pitt'e göre, Wilson’ın Almanya'ya savaş ilan etmesiyle 2 Nisan 1917'de ikinci aşamaya geçiş süreci başladı. İkinci Dünya Savaşı'nda kazanılan zaferin ikinci aşamayı güçlendirdiğini belirten Pitt'e göre, o günden bugüne ekonomi savaşlarla ayakta duruyor.
Nükleer silahlanmayla başladı
İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminin ardından imparatorluğun Avrupa'daki etki alanı ''yeni düşman'' Sovyetler Birliği'ne kadar ulaştı. Pitt, ''Muzaffer savaş makinesini yaratan Amerikan kurumları bir kazanç denizinde yüzüyordu. Askeri/endüstriyel kompleks, baskın güç olma yolundaydı'' diye yazdı. İkinci aşamanın merkezini ''iki rakip imparatorluğun'' ABD ile Sovyetler Birliği'nin arasındaki ''ölüm kalım mücadelesi'' oluştururken iki tarafın da nükleer silahlanmaya başlamasıyla 3. aşamanın da temelleri atıldı.
Kore, Vietnam, Laos, Kamboçya, Angola ve Sina Yarımadası'nda yaşanan savaşların ardından ABD halkının savaş durumunda yaşamaya alıştığını kaydeden Pitt, şöyle yazdı: ''Halk, ufuğun ötesindeki yabancılarla korkutulduğunda çok kolay yönetiliyordu. Silahlanma kazanç kapısı haline geldi. Siyaset sahnesini ele geçiren askeri/endüstriyel kompleks, petrol endüstrisine göbekten bağlandı.''
Pitt, 1980'lerde ortaya çıkan 3. aşamanın belirleyici özelliğinin ''muhafazakâr hareket'' olduğunu vurguluyor. Bu hareket Amerikan milliyetçiliğiyle evangelist Hıristiyanlığı (muhafazakâr Protestanlık) devlet dini haline getirdi. Yazara göre, muhafazakâr hareket uzlaşma ve uluslararası işbirliği kavramlarını yok etti, sosyal devleti yıkmaya girişti. Varlıklı sınıfları ve şirketleri daha da zenginleştirildi. ''Büyük hükümete'' ulaşma hedefiyle istihbarat kurumlarına ve orduya trilyonlarca dolar akıtıldı.
Pitt, böylelikle asker/endüstri/petrol karışımının güçlendiğine, medyanın yüzde 99'una sahip olduğuna, aykırı seslerin susturulduğuna dikkat çekti. Yazar, Sovyetler Birliği'nin de yıkılmasıyla başlıca düşmanları ''komünizmi'' kaybeden muhafazakârların artık kendi yurttaşlarını hedef aldığını, imparatorluğun ilkelerine aykırı herkesin dışlandığını belirtti.
Evangelistlerin düşü gerçek oldu
Pitt şunları yazdı: ''Amerikan Hıristiyanlığının evangelist/siyasi kanadının lideri George Bush' un başkan olmasıyla muhafazakârların en büyük düşü gerçekleşmiş oldu. 11 Eylül onların yükselişini perçinledi. Artık kalıcı savaş ve korkutarak yönetme tartışılmıyor. Artık asker/endüstri/petrol karışımının egemenliği sorgulanmıyor. ABD'nin kutsal bir savaşa giriştiği fikri yaygınlaşıyor.''
Ancak, Soğuk Savaş döneminde dünyaya dağıtılan konvansiyonel silahların namlusunun artık ABD'ye çevrildiğini, Irak ve Suudi Arabistan gibi ''eski müşterilerin'' sorun yarattığını, Çin, Rusya ve İran'ın ABD egemenliğini sarsmaya başladığını, petrolün azaldığını kaydeden Pitt, şunları yazdı: ''Üçüncü ABD İmparatorluğu kendi ağırlığı altında çöküyor. Muhafazakâr hareket artık kendilerini hedef alan güçleri denetleyemiyor. Amerikan ordusu kendisinden beklenenleri yerine getiremiyor. 60 yıldır petrol ve savaşla ayakta kalan ABD ekonomisi bunu sürdüremeyecek gibi görünüyor. İmparatorluklar yavaş yavaş kendilerini tüketirler ve daima çökerler...''
 Evet anladığınız üzere emperyalizm kendi ağırlığı altında  eziliyor bugünkü İrlanda Cumhuriyetiyle başlayan daha sonra Portekiz ve Yunanistan’a sıçrayan kriz pek çok Avrupa ülkesinde etkisini gösteriyor . Uzmanlar sıradaki ülkenin İngiltere ,Fransa ,Japonya,ABD den biri olacağını söylüyor.İsimler o kadar da önemli değil çünkü ana sorun emperyalizmin düştüğü çıkmazdır .Ekonomik çıkmazdaki ülkelerin liderleri G-20 zirvesinde bir araya geldi geçenlerde.Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy bu kararları açıkladı basın açıklamasında bunları anlatmaya gerek yok zaten çoğumuz biliyoruzdur.
Ben burada emperyalizmle savaş arasında bağlantı kurmak istiyorum bu olaylar olurken bir yandan da Arap Baharı olarak değerlendirilen ki bana kalsa olsa olsa sonbaharı olur gerçekten bizim de seyirci kaldığımız Libya’daki Kaddafi rejiminin yıkılması hatta kendi uçaklarımızla bu rezilliğe alet olduğumuz durum  gerçekten beni en çok etkileyen olaydı.Kimsenin ağzından konuşmak istemiyorum ama Arap baharı emperyal güçlerin girdiği krizin etkilerini buralarda reform adı altında yumuşatmaya çalışması ve dünyanın da ‘ooo ne güzel yaşasın demokrasi oralara demokrasi geliyor, her şey daha güzel olacak ‘diyerek sevinçle izlediği olay beni hiç de sevindirmedi.Mısır ‘askeri rejimle’ yönetilmek istemeyen insanların sesleriyle çalkanlandı bu müdahaleden sonra hani reform gelmişti.Libya’ yı da hep beraber düştüğü durumu göreceğiz. Elbette bu bölgelerde bazı yenilikler yapılması gerekti diktatörlüğün desteklenecek bir tarafı yok fakat ben daha çok olumsuz sonuçlarına odaklanmış durumdayım. Arap Baharı(Arab Spring) şimdilerde de Suriye’de ülkeyi ciddi bir iç savaşın ve olası rejim değişikliğinin eşiğine getirmiştir. Bu duruma Türkiye ‘de sokulmaya çalışılıyor ve bence bu oyuna çok da güzel alet oluyoruz nitekim Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu demeçlerinde daha iki üç ay öncesine kadar çok iyi ilişkilerimiz olan Suriye’ye deyim yerindeyse ‘hodri meydan’ demiştir. Tek sebep Türk bayrağının yakılması ya da Türk Büyükelçiliklerine saldırı vs. olaylar değil, bunlar  buz dağının  sadece görünür yüzü. Daha fazla uzatmak istemiyorum ve sözü bir cümleyle bağlayıp sizi bu konuda düşünmeye teşvik ediyorum ‘Savaşlar kapitalizmin bebekleridir ‘ (Karl Marx)…
  Yağmur BAYIR



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder